Moldova’da ‘Rumenizasyon’da sona doğru: Son seçimin sonuçları neler anlatıyor?
Moldova’da geçen hafta düzenlenen parlamento seçimlerinin sonuçları, geçen sene göreve gelen Batı yanlısı Devlet Başkanı Maya Sandu’nun lehineydi.
Romanya’nın Moldova’ya uzun bir zamandır ağır ağır nüfuz ettiği fark edilen bir durumdu. Rusya açısından bu tehdit hafife alınmasa da şimdiye dek görece sakin siyasi süreçlerin atlatıldığı görülmüştü.
Son seçimler, Batı ve Romanya yanlısı Eylem ve Dayanışma Partisi’nin (PAS) yüzde 53'lük bir oy oranına erişerek parlamentodaki 101 sandalyenin 63'ünü kazanmasıyla sonuçlandı. PAS’ın hükümeti kurmak için gereken 67 sandalyeyi elde etmek için İlan Şor’un [adı geçen yıllarda 1 milyar dolarlık bir banka dolandırıcılığı skandalına karışmıştı, ayrı bir yazıda değinilebilir] partisi ile ittifak kurması bekleniyor. Bunun yanı sıra Rusya’ya nispeten sadık Sosyalist Parti (PSRM) ve Komünist Parti (PCRM) ortaklığı, yaklaşık yüzde 27'lik bir oy oranına erişti ve 32 sandalye kazandı.
Yorumlar, genel anlamda eski Başkan İgor Dodon ve komünist Vladimir Voronin ittifakının mağlubiyetine odaklansa da Moldova’nın komşu ülkesi Romanya, mevcut süreçten en karlı çıkan taraf olarak öne çıkıyor.
Romanya’nın Moldova’ya yönelik müdahalesi, Devlet Başkanı Traian Basescu döneminde (2004–2014) başlamıştı. Basescu, 1939 Molotov-Ribbentrop Paktı ve Moldova Sovyetinin kurulmasının Rumen halkını böldüğünü iddia ediyordu. Basescu, Moldova’yı “Rumen toprağı” olarak adlandırdığı açıklamalarıyla biliniyordu ve iki ülke birleşmediği sürece Moldova’nın AB üyeliğini unutması gerektiğini savunuyordu.
Basescu’nun çabalarının ilk meyvesi, 2009 yılında Moldova’da yaşanan hükümet darbesiyle alınmıştı. Darbe sonrasında iktidara Batı ve Romanya yanlısı partilerin oluşturduğu bir koalisyon geldi. Başkent Kişinev’de yaşanan olaylarda yağmacıların Romanya bayrakları taşıdığı da görülmüştü. Darbenin tetikleyicileri, Rumen hükümeti ve STK’larıyla bağlantılıydı.
Devam eden yıllarda Moldova, ağırlıklı olarak AB ve Rumen yanlısı bir rota izlemeye başlasa da bu güçlerin ülke üzerindeki hesabı yarım kalmıştı. Ve “Rumenizasyon” son 10 yıl boyunca ağırdan alınarak sürdürüldü.
2013'te Romanya’nın etkisi altındaki Anayasa Mahkemesi, devletin resmi dilinin Moldovaca değil, Rumence olması yönünde karar aldı ve Basescu’nun da telkiniyle halka Romanya pasaportu dağıtılmaya başladı. Yakın tarihli resmi verilere göre yarım milyondan fazla Moldova vatandaşı Romanya pasaportu aldı.
İş sadece bununla sınırlı değildi; her yıl Moldova’dan binlerce öğrenci burs desteğiyle Rumen üniversitelerine alındı. Moldova’nın ilköğretim müfredatına Rumen tarihi eklendi.
Ancak bu adımlar Moldova’da çok önemli olmasa da gözardı edilemeyecek bir başarı yakalamıştı; 2004 nüfus sayımına göre halkın yüzde 2.2'si kendisini Rumen olarak görüyordu, bu rakam 2014'te yüzde 7'ye çıktı.
Son yıllarda, Romanya ile birleşme taraftarları, Batı yanlısı ve Rus karşıtı partilerin oluşturduğu ittifaklara dahil oldular; bir anket, 2015 yılından 2020'ye kadarbu fikri savunanların yüzde 17'den yüzde 33'e yükseldiğini söylüyor.
Alınan bu neticede Rumenlerin AB’den aldığı yardım, Rusya karşıtı yoğun propaganda ve Amerikan ve Alman vakıflarının etkisi de bulunuyor.
Öte yandan Romanya, AB’nin en yoksul ülkelerinden biri, durumu Doğu Avrupa’daki diğer köle devletlerden çok da farklı değil. 3 milyona yakın Romanya vatandaşı — çoğunluğu AB ülkeleri olmak üzere — yurt dışında çalışıyor. Ukrayna’ya benzer şekilde, Avrupa’nın önde gelen ucuz iş gücü depolarından birini teşkil ediyor.
Romanya’nın yalnızca sıradan bir Moldovalının Almanya’da iş bulabilmesine olanak veren pasaportu kıymetli.
Bükreş’in Moldova’daki nüfuzunu artırması, geçen sene Dodon’un mağlup olduğu devlet başkanlığı seçimleri ve bu yılki parlamento seçimleriyle daha belirgin hale geldi. Bu süreç, netice olarak Rusya’nın etkisini Transdinyester ve Gagavuzya ile sınırlandırmayı amaçlıyor.