Batı’nın Rusya’da eylül ayında düzenlenecek olan parlamento seçimlerinde Venezuela ve Belarus’taki senaryoyu tekrarlayacağı görülmeye başladı. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Belarus’ta geçen yıl yapılan devlet başkanlığı seçimlerine gözlemci yollama yönünde Minsk’ten gelen daveti geri çevirmişti.
Aynı senaryo Batı’nın, Moskova’yla yıldızı barışık Sosyalist Partili Devlet Başkanı İgor Dodon yerine liberal Maya Sandu’yu göreve getirme niyetinde olduğu Moldova’da da işletilecekti. AGİT, Moldova’ya da gözlemci göndermeyi reddetti; ancak Sandu, beklenmedik şekilde seçimden galip çıktı.
Belarus’ta ise Lukaşenko’nun galibiyetini takiben Minsk, yoğun bir ambargonun muhattabı oldu; Belarus’un petro-kimya endüstrisine kadar uzanan yaptırımlar, küresel gıda krizine de negatif etki edecek kadar riskliydi.
Bu yıl ise Rusya’da, halihazırda devam eden ekonomik ablukanın sıkılaşacağı bir ortam oluşmaya başladı. Mayıs ayında Avrupa Parlamentosu, Rusya’daki seçimlerin tanınmaması çağrısında bulunan bir rapor yayımladı:
“AB, 2021'de Rusya’da yapılacak parlamento seçimlerinin hileli olarak kabul edilmesi halinde, Rusya parlamentosunu tanımamaya ve Rusya’nın, Avrupa Parlamentosu toplantıları ile uluslararası kuruluşlardan dışlanmasını talep etmeye hazır olmalıdır.”
Rapordan sonra Rus telefon şakacıları Vovan ve Lexus, kendilerini Rus blogger Aleksey Navalnıy’ın eşi Yulya Navalnaya ve sağ kolu Leonid Volkov olarak tanıtarak AGİT Dönem Başkanı ve İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde’yi işletmişti. Görüşmede Linde, Navalnıy ve ekibini desteklediğini söyleyerek milyonlarca euro destek taahhüt etmişti.
Linde’nin görüşmedeki ifadeleri:
“[…] Önümüzdeki 5 yıl içinde sivil toplumu ve insan hakları aktivistlerini desteklemek için yaklaşık 38 milyon euromuz var. Teknik detayları bilmediğim için eğer mümkünse direkt olarak veya büyükelçilik aracılığıyla görüşmemizin mümkün olduğunu düşünüyorum.”
Yakın gelecekte muhtemelen Rusya’ya karşı yeni yaptırımların olacağı da bu telefon şakasından anlaşılıyor. Linde bunu açıkça söyledi ve AB’nin, Magnitsky Yasası* modeline dayanan yeni düzenlemesinden memnun. Brüksel’de henüz yeni oluşturulan bu mekanizmaya göre AB, artık Brüksel’de insan hakları ihlallerine karıştığına inanılan herkese kolaylıkla yaptırım uygulayabiliyor. Bu, ABD modeline dayalı keyfiliğe kapı aralıyor, zira herhangi bir kanıta lüzüm yok, sadece iddialar yeterli.
AGİT’in mevcut genel sekreteri Helga Schmid’e de değinilebilir. Kariyerini Almanya Dışişleri Bakanlığı’nda ve Brüksel’de yapmasının yanında Ukrayna’daki Maydan darbesinin ardındaki itici güçlerden biriydi. Konuya aşina olanlar belki hatırlayabilir; Schmid, Kiev’deki Maydan olayları sırasında Victoria Nuland’ın meşhur “Fuck the EU” sözünün muhattabıydı. Batı medyasının oldukça az değindiği görüşmede Schmid, çok açık bir şekilde Ukrayna’daki darbeyi desteklemişti.
AGİT, uzun bir süredir — tıpkı BM gibi — NATO’nun hasmı ülkeler için bir mücadele alanıydı. Bir süredir öyle değil.
Korona bahanesi ve keyfiyet
Moskova, AGİT’e seçimler için gözlemci gönderme davetini 28 Temmuz’da sundu.
AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi’nin (ODIHR) başındaki Matteo Mecacci’nin yanıtı şöyle:
“Rusya’da yaklaşan seçimlere yönelik gözlemimizin mümkün olmayacağı için çok üzgünüz. Fakat etkili ve güvenilir gözlem için ihtiyaç duyduğumuz gözlemci sayısını bağımsız olarak belirleme yeteneği, herhangi bir uluslararası gözlem için esastır. Rus makamlarının pandemi nedeniyle gönderebileceğimiz gözlemci sayısını sınırlama konusundaki ısrarı maalesef bugünkü adımı kaçınılmaz hale getirdi.”
ABD, Rusya’nın nüfusunun iki buçuk katından fazlasına sahip. AGİT, başlangıçta ABD başkanlık seçimlerine 500 gözlemci gönderme niyetini açıkladı, ama daha sonra pandemiyle ilgili seyahat kısıtlamaları yüzünden ülkeye yalnızca 30 gözlemci göndereceğini duyurdu. Ancak bu durum, AGİT’in ABD seçimlerini izlemesine ve iyi notlar vermesine engel olmadı. ABD’nin birçok eyaletine yabancı seçim gözlemcilerinin girmesinin yasalarla engellenmesi bir yana, AGİT’in seçimleri izlemesine hiçbir şekilde izin verilmediği bir ortamda yapılan nihai açıklama gayet pozitifti.
Her iki ülke de koronavirüsü bahane etmekle suçlanabilir, fakat salgını AGİT’in kendisi de bahane olarak kullanmıştı. Bu, Moldova’daki 2020 devlet başkanlığı seçimlerinde oldu. Pandemi nedeniyle ülkeye gözlemci gönderilmesi reddedildi. Rusya yanlısı Dodon’un seçimi kazanması bekleniyordu ama seçimi Batı yanlısı aday Sandu kazandı. Ve üzerine Batı’dan seçim hilesi suçlamaları değil, tebrik mesajları geldi. Bilhassa Moldova’yı yıllardır vilayeti yapmak için iğneyle kuyu kazan Romanya tablodan epey hoşnuttu.
Diğer yandan Batı basınının Rusya’yı seçim hilesiyle suçlamasının dayandığı kaynak genellikle Golos. Bağımsız diye sunulan ekibin finansal desteği NED ve USAID’den geliyor.
Golos’un kendisi, bu finansörler ve finansmanını şeffaf hale getirmeyi reddetmesi nedeniyle 2016 yılında Rusya’da mahkeme kararıyla tasfiye edildi. Bununla birlikte Golos, şimdi kayıt dışı olarak faaliyetine devam ediyor.
— — —
* 1990'larda Amerikalı spekülatör Bill Browder, Rusya’da “Hermitage Capital Management” adında, 4 milyar doların üzerinde yatırımları olan bir fon kurdu. Ancak bu bazı hukuki engellere takıldı. Browder’in 2005 yılından itibaren Rusya’ya girişi yasaklandı. 2007 yılında vergi kaçakçılığı suçlamasıyla çeşitli şirketlerin ofisleri basıldı.
Ardından Browder, yasadışı bir şekilde varlıklarına el konulduğunu iddia etti. Moskova ise Browder’i kirli işler çevirmekle ve Rus devletini dolandırmakla [230 milyon dolar] suçluyor. Browder, 2009 yılında gıyaben 9 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Soruşturma sırasında Browder’n çalışanlarından biri olan Sergey Magnitsky tutuklandı. Daha sonra hapishanede öldü. Sonrasında Browder, “avukatı” Magnitsky’in Ruslar tarafından hapishanede öldürüldüğü hikayesini anlatmaya başladı. Aslında, Magnitsky bir avukat değil, bir muhasebeci ve denetçiydi ve vergi kaçakçılığı gerekçesiyle gözaltına alınmıştı.
Browder, epey parası ve iyi bağlantıları olan bir adam. Bağlantıları sayesinde 2012'de ABD, Magnitsky’nin ölümünden suçlu olanları cezalandırmak için tasarlanmış bir kanun olan Magnitsky Yasası’nı çıkardı. 2016'da “Küresel Magnitsky Yasası” haline getirildi ve buna dayanarak ABD, artık insan haklarını ihlal etmekle suçladığı herkese yaptırım uygulayabiliyor. 2012 Magnitsky Yasası, 2014 yılından itibaren Ukrayna ve Kırım, daha sonra Skripal meselesi nedeniyle ve Rusya’nın 2016 seçimlerine müdahale ettiği iddiasıyla uygulanan yaptırımların başlangıcı oldu.